—SPOILER İÇERİR—

Filmde Amerika gibi dünyayı ekonomik, politik ve kültürel olarak hegemonyası altına almış bir süper gücün içinde yaşanan ekonomik buhranla beraber gelen kapitalizm eleştirisi kadın karakter Fern ekseni etrafından betimlenir. Hollywood filmlerinde görmeye alışık olduğumuz “Amerikan tipi ideal yaşamı” yansıtan bahçeli banliyö evleri, bahçesinde dostların buluştuğu kalabalık mangal partileri bu filmde de var fakat bu sefer mülkiyet sahipliği üzerinden yapılan bir eleştiri ile ideal olmaktan uzaklaşır. Fern sistemin içine düştüğü krizlerden fırsat yaratmaya çalışan bakış açısını eleştirir. Krizin yarattığı işsizlik, maaşlı kölelik, mezarda emeklilik gibi konular Fern’in gündelik yaşamındaki başlıca konulardır çünkü ortasında kaldığı bu kriz ortamının içinde yaşam mücadelesi içerisindedir. Bu mücadelede de yalnız değildir, onun gibi karavanda göçebe yaşam sürdüren genç-yaşlı birçok insan ile karşılaşır. Karavan yaşamı bir aktivite, hobi olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetten çıkıp çaresizlikten başvurulan bir yaşam formuna dönüşmüştür.

Bir diğer dikkat çekici ayrıntı üretim sistemi ve ilişkileri üzerinedir. Fern’in yıllarını geçirdiği küçük orta Amerika kasabasının adı Empire’dır (İmparatorluk). Empire’ı modern üretim sisteminin bir parçası olan alçı üreten fabrika canlı tutar. 88 yıldır açık olan fabrika 2008 ekonomik krizinin yol açtığı emlak piyasasındaki daralmanın da etkisi ile kapanır. Yani bu topraklara hakim olan imparatorluğun eski üretim modeli ölür. Yaşayan, hakim üretim modeli nedir? Tüm dünyada faaliyet gösteren ve sahibini dünyanın en zengin insanı yapan Amazon şirketi üzerinden aktarılan yeni üretim modelinde yine bir fabrika-bant modeli görünür fakat bu sefer içerisinde üretim yoktur. İnternetin yaygın kullanımı ile gelen sanayi ötesi toplum, enformasyon toplumu, işi üretim değil, satıcı ile alıcıyı buluşturmak olan bu yapıyı garanti iş, ideal iş olarak gösterir. Değişen üretim ilişkileri ile değişime ayak uyduran bu yeni iş modeli de yeni imparatordur. Kapitalist sistemin bireyin yaşayış ve davranış biçimlerini zaman içerinde kendi içindeki değişkenlere göre şekillendirdiği, sabit olmadığı, ayak uyduramayanları ya da bilinçli olarak ayak uydurmak istemeyenleri dışladığı görülür.

Nomadland, poster

60’lı yaşlarda olan Fern’in hayat arkadaşını kaybedişinin ve çocuğu olmayışının verdiği yalnızlık filmde ön plandadır. Yolda karşılaştığı insanlarla olan ilişkilerindeki diyaloglarda varoluşsal sorgulamalarda olduğu görülür. Fern’in varoluşsal kaygıları M. Heidegger’in “Varlık ve Zaman” kitabında varoluşu “Dasein” kavramı üzerinden açıkladığı tanımlamaya uygun düşen özellikler barındırır. Heidegger; Herkesin kendine özgü var olma tarzı vardır. Birlikte olmak belirli bir eğilimi meydana getirir. Hep beraber olmak vasatlığa yani ortalama olmaya sebep olur. Vasatlık, herkesin varoluşsal bir karakteridir. Herkesin varlığı özü gereği vasatlığa dayanır. Vasatlık, insanların ortalama olan hallerini kabullenip yaşamaktır. İnsan doğası ortalamayı kabul etmeye ve yaşamaya daha meyillidir. Ortalama olandan uzaklaşmak sahici olmaya yakınlaşmanın en önemli yollarındandır. Çünkü ortalama olan Dasein’in kendiliğini ve sahiciliğini elinden alır.

Fern’in filmin başındaki bu uzaklaşma isteği belki de bu sahiciliğe ulaşma arzusudur. Filmin sonunda da geri dönüş ihtimalini simgeleyen, depodaki ev eşyalarından kurtulması ile de katarsisini tamamlar.

Bu yazı ilk olarak 12 Nisan 2021 tarihinde, yazarın kendi blogunda yayımlanmıştır.