Nasipse Adayız

Senaryosunu Mahmut Fazıl Çoşkun ile yazdığı “Anons” filmi, senaryosunu Nuri Bilge Ceylan ile yazdığı “Bir zamanlar Anadolu’da” filmi gibi bu film de bir gün içerisinde geçen olayları konu edinmiş. Ercan Kesal Bir Zamanlar Anadolu’da filminde olduğu gibi kendi başından geçen hikâyeleri derleyip, önce aynı isimle kısa roman olarak yayınlayıp (Nasipse Adayız, İletişim Yayınları, 2015) ardından hikâyeyi senaryolaştırıp film haline getirmiş. Oyuncu ve senarist olarak yer aldığı sektörde, ilk defa yönetmenlik koltuğuna oturmuştur. İlk filmi olması gerginliğini bir röportajında şöyle dile getirmiş:

Filmin başrol karakteri Dr. Kemal Güner’in o gece aday gösterilip gösterilmeyeceği anksiyetesi ve gerilimiyle Ercan Kesal’ın iyi bir film yapıp yapamayacağı gerilimi birbiri ile çok örtüştü.

Ercan Kesal

Film, Dr. Kemal Güner’in yerel yönetim seçimi öncesi aday adayı olduğu siyasi partiden adaylığının kesinleşmesi arifesinde girdiği ilişkiler yumağını ve mücadelesini anlatır. Toplumun homojen olmayan yapısının bu seçim atmosferindeki güç ve denge politikalarını nasıl etkilediğini, nasıl yönlendirdiği ve bu durumdan nasıl faydalandığını işler. Filmi iyi analiz edebilmek için önce demokrasinin tanımını dar anlamda da olsa hatırlamakta fayda var:

Demokrasi, siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu yönetim biçimidir.
Temsili demokrasi ise sınırları belirli bir alan içinde bulunan bireylerin, kendi iradeleriyle seçtikleri bir temsilci veya temsil grubunun aracılığıyla siyasi fikirlerini ve görüşlerini belirtmesi durumudur.

Nasipse Adayız, poster

—Mini Spoiler Uyarısı—

Bu tanıma göre iktidar mücadelesinde, iktidar olmak isteyen bireyler bağımsız olarak ya da siyasi parti çatısı altında yönetime aday olurlar. Seçilen aday ve temsil ettiği siyasi grubun yönetimi meşrudur. Fakat, filmde sosyal yaşamın seyrinin tanımlamalara sığmayacak kadar karmaşık yapıda insan ilişkileri ve davranışlarıyla bezeli olduğu mesajı verilir. Türkiye’deki politika ekseninde temsil edilecek halk edilgen değildir. Filmde sivil toplum kuruluşları, dernekler çatısı altında birleşip etkin bir halde güç gösterisi yapan topluluklar, demokrasi tanımında bağımsızlığına vurgu yapılan seçimlerde belirleyici bir unsurdur. Seçim sonucunu belirleyenin, tek tek bireylerin kişisel kanaatlerinden ziyade, kolektif hareket eden bireylerin kanaatleri toplamı olduğu vurgusu yapılır. Bu da o kolektif hareket eden gruplara ayrıcalık ve iktidar sağladığı gibi bir takım çıkar çatışmalarını da beraberinde getirir. Bu çıkar çatışmaları, siyasette yeni olan Dr. Kemal’in de bu yolculukta kendi karakterinden ödün verdirecek, tabularını yıktıracak kararlar almasına sebep olur. Etrafı onu yönlendiren insanlarla doludur. Her ne kadar popülist bir siyaset izlemek istemese de yaptığı bir takım hamleler popülisttir. Bunda ana etken etrafındaki yönlendirici aracılar ve sayısız pratikle birleşen ilişkiler ağıdır. Oy için halka kahvehanede ücretsiz sağlık hizmeti verir, kanaat önderleriyle çıkar ilişkilerine girer, mahallenin düğün salonunda yemekli gece düzenler. M. Faucault iktidarın aşağıdan geldiğini, iktidar ilişkilerinde bir yönetenler ve yönetilenler karşıtlığı bulunmadığını, iktidarın tüm toplumsal yapının içine işlediğini bildirir. Herkes Dr. Kemal’in peşindeyken o mensubu olduğu siyasi partinin iktidarı olan “1 Numara”nın peşindedir. “1 Numara” ve onu çevreleyen siyaset takımı bu kaotik yapının en net göründüğü yer olarak nitelenir. “1 Numara” partisinin aday adayının ismine ve mesleğine bile hakim olamayacak kadar hakimiyetsiz görünür. O da kararlarında çevresinin ağır baskısı altındadır. Faucault’nun “Bütün insan ilişkilerinde, bu ister sözlü iletişim olsun, ister bir aşk ya da arkadaşlık ilişkisi, ister kurumsal veya ekonomik bir ilişki söz konusu olsun, iktidar hep vardır. Bu iktidar ilişkileri hareketli ilişkilerdir. Yani değişikliğe uğrayabilirler, kesin ve değişmez şekilde verili değillerdir” savı, filmde iktidar mücadelesi veren Dr. Kemal’in etrafında olan bitenleri özetler niteliktedir.

Bu yazı ilkin 2 Mayıs 2021 tarihinde, yazarın kendi blogunda yayımlanmıştır.